“Tren gelir hoş gelir ley ley lüm lüm leyyy”
Türkümüzün aklımda kalan tek satırıyla başlamak istedim Çocukla Sirkeci Garı gezisi gezilir mi hatta gerekir mi sorulu yazıma…
Evet…Çünkü demiryolu bu topraklarda her alanda gelişim başlatan ve Türkiye’nin Avrupa’ya açılan yüzü olmuştur. Orient Express adı verilen hatla beraber gelen konuklar İstanbul’a adımlarını ilk Sirkeci Garında atmışlardır. O yüzden garın inşaasına başlanan yıllarda ne kadar önem verildiğini anlatan Sultan Abdülaziz’in sözünü size aktarmak isterim;
“Sırtımdan geçirseniz bile razıyım”
Hanedan topraklarının, halkın kullanımına açılmasına izin vermek o dönem için çok büyük bir değişim olmalıydı. Doğunun kapılarının Batıya aralandığı ve bunun ne pahasına olursa olsun gerçekleşmesi gerekliliği. Hatta tarihi Bizans ve Osmanlı saray topraklarının yarılması gerekiyorsa o da yapılmalıydı.

Çocukla Topkapı Sarayı ziyaretimiz ile ilgili bilgi ve fotoğraflar için tıklayınız
Çocukla Topkapı Sarayı videomuz da var, çok eğlenceli seyredinnn 😉

İstanbul’un Avrupa’ya açılan yüzü ve hatta bir dönemin simgesi olacak Sirkeci Garı hakkında tarihi ve mimari açıdan bilgilerse şöyle;
“03 Kasım 1890’da hizmete açılan görkemli gar binasının mimarı Alman mimar ve mühendis A.Jasmund’dur. Berlin Üniversitesi mezunu olan Jasmund şark mimarisi konusunda incelemeler yapmak üzere İstanbul’a gelmiş, Sultan II.Abdülhamit’in güvenini kazanarak sarayın danışman mimarı olmuştur.
Jasmund gar binasının projesi hazırlanırken özellikle bir nokta üzerinde durmuştu. İstanbul, batının bitip Doğu’nun başladığı yerdi. Bir başka deyişle Doğu ile Batı’nın birleştiği noktaydı. Bu nedenle bina oryantalist bir uslupla hayata geçirilmeli, bölgesel ve ulusal biçim kalıplarına yer verilmeliydi. Bu uslubu yansıtmak için cephelerde tuğla bantlar kullanıldı. Sivri kemerli pencereler, ortaya ise Selçuklu dönemi taş kapılarını anımsatan geniş bir giriş kapısı yaptı. Vitraylar bu uslubu tamamlıyordu.
Binanın kaidesi granit, cephesi mermer ve Marsilya Arden’den getirilmiş taşlarla yapıldı. Bekleme salonlarına, Avusturya’dan getirilmiş büyük çini sobalar konuldu. Binanın aydınlatılması ise çeşitli yerlere konulan 300 havagazı feneriyle sağlandı.”
T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sirkeci Garı Demiryolu Müzesi yazısından alınmıştır

Samatya- Yedikule çocuklu gezi yazımda da bahsetmiş olduğum gibi Bakırköy-Yenimahalle civarında geçen çocukluğumda, yakın olması açısından hep tren yolunu kullanmak bizim için bir vazgeçilmezdi. Bu nedenle trenle ilgili herşeye yakınlık hissediyorum. Birde yazmayı seven biri olarak teeee o günlerden, trende geçen pekçok farklı konu ilgimi çekmiştir. Mesela vagon vagon dolaşan satıcılar…
Yanında eşantiyon olarak diye bir satış tekniği var olduğu zamanlardan bahsediyorum ;)) (Şimdi nerdeee birde almak için taksite böldürüyoruz herşeyi..)

İki durak arasında sattığı malzemenin yanında bir sürü şeyi de beraberinde ücretsiz olarak vereceğini vaad eden satıcıları seyretmek eğlenceliydi. Denizden esen rüzgar, o küçücük tren camı açılınca içeri doluverirdi. Neden çoğu yerinin delindiğini anlayamadığım deri koltuklarda otururken Sirkeci demiryolu hattı üzerindeki yaşamları görmek…. Sonunda da bir zamanların Şark Ekspresinin olay olduğu insanı mimarisiyle büyüleyen gara ulaşmak. Büyük saat kuleleri, cam vitraylar, geniş yüksek salonlar, birde tren yolunun geride bıraktığı iz hatırladıklarım.
O yol boyunca Gülhane parkındaki hayvanat bahçesine gidip zürafayı göreceğim diye sevinirdim. Ama Sirkeci Garı tüm duraklardan farklıydı. Etrafa baktığınızda herkesin birini beklediği, insanların birbirine kavuştuğu, özlem ve hasretin giderildiği, hatta yeni bir hayata başlangıç olan İstanbul’a açılan kapıydı o zamanlar…

Şimdiyse Marmaray Sirkeci Garı olarak anılıyor… Sadece işine yetişmeye çalışanların, elindeki torba torba malları taşıyan işçinin, öğrencilerin okuldan evlerine döndükleri, fotoğrafçıların nostaljik vitrayları fotoğraflamaya çalıştığı, turistlerin gezi turlarında yer alan ama İstanbul’un artık yüzü olmayan bir Sirkeci Garı.
Çocuklarla Sultanahmet ve çevresinde yer alan önemli noktaları ziyaret ettiğiniz gün, ilk veya son görülecek yerler arasına Sirkeci Garını da dahil etmenizi öneririm. Marmaray hattının Sirkeci çıkışında bulunan tarihi peronun bekleme salonları hala orijinal halleriyle duruyor.

Sirkeci Garında Çocuklarla Neler Yapılır?
Öncelikle tarihi peronu mutlaka şöyle bir yürüyün çocuklarla.
Büyük yolcu bekleme salonlarına girin. Yüksek tavanlı ve vitraylı alan büyüleyici gar atmosferini hala koruyor. Burada çocuklar bi güzel koşsun ve scooterlasın… O kadar müsait bir alan ki.

Sirkeci Garı Demiryolu Müzesi hemen salonların bitişiğinde. Biraz bakımsız ve üst üste sergilenen bir alan olmasına rağmen çocuklara demiryolu sevgisini aşılamak amaçlı ziyaret edilmeli diyorum. Burada gar ve hatlarda kullanılmış eski objelerin çoğunluğunu görebilirsiniz. Mesela Sirkeci’de ilk defa çalıştırılan banliyö treninin makinist bölümü, garda bekleme salonlarını ısıtmak için kullanılan çini sobalar, o dönemlerde kullanılan eski teçhizatlar gibi 300’e yakın parça…
Sirkeci Garı müzesi girişi ücretsiz. Müzeyi Pazar ve Pazartesi hariç her gün 09.00- 17.00 saatleri arasında ziyaret edebilirsiniz.

Garın nostaljisini hala ayakta tutabilmek için peronda yer alan restoran çalışıyor. Ama beni pek cezbedemedi…
Garın dışına çıkıp denize doğru yürüdüğünüzde sağda küçük bir bahçenin ortasında yer alan Kara Treni mutlaka görürsünüz. Çocukların çok ilgisini çekecek olan bu objeyi sakın göstermeyi ihmal etmeyin.
Sirkeci Garında bazı dönemler tabii özellikle bahar ve yaz dönemlerinde festivaller oluyormuş. Belki ziyaretinizde bunlara denk gelirsiniz.

Sirkeci Garında tabi ki tuvalet var. Ücretli, 1 TL.
Pusetli aileler çok rahat gezebilir.
Gar içinde yer alan restoran dışında klasik İstanbul büfesinden de her türlü yiyecek içeceği alabilirsiniz.

Sirkeci Garı’na Nasıl Ulaşırım?
En basit yoluyla Marmaray hattında Sirkesi durağında inebilirsiniz.
Eminönü vapur iskelesinden 10 dakikalık yürüyüş mesafesinde.
Kabataş’tan tramvay hattını kullanarak Sirkeci durağında inebilirsiniz.
Özel vasıtayla gelmenizi pek önermiyorum bu bölgeye. Çünkü çoğu nokta trafiğe kapalı ve otopark bulmak zor.
Sirkeci Garı gibi bir alanda festivaller, atölyeler veya workshoplar yapılıyor. Bunları genel olarak sosyal medyada görüyoru. Fakat araştırmalarıma göre bu manada pek cazibe merkezi olamamış. Aslında burası eğlenceli ve eğitici bir tarihi müze olarak değerlendirilebilir. Eski objeler o kadar küçük bir alana tıkılmak yerine daha ferah olan yolcu salonunda sergilenebilir. Rahmi Koç Müzesindeki gibi çocukların ve yetişkinlerin uygulayarak öğrenebilecekleri tren hakkında pek çok deneysel çalışmalar yaptırılabilir. Buradan sayın yetkililere izninizle sesleniyorum, böyle bir müze gereksiz festivallerden daha çok turistleri çekecektir.
Rahmi Koç Müzesini merak ediyorsanız yazıma göz atmanızı öneririm.

“Ulu Hakan himmet ederek
Buyruk verdi.
Demiryol için bu gönül çeken
İstasyonu yaptırdı.
Tarihi ilan için çıktı özel bir tren
Sultan Hamit yaptırdı bu süslü ve gönül çeken istasyonu”
Sirkeci Garı’nın denize doğru bakan tarafında yer alan kapının üzerinde Sultan Abdülhamit Han’ın tuğrası üzerinde bulunduğu düşünülen bu yazının artık orjinal hali yok. Maalesef her şey gibi para eder ümidiyle kayıplara karışmış.

Türkiye’de demir yolunun nasıl başlayıp geliştiğini ve modern hayata etkisini çocuklara anlatabilmek adına Sirkeci Garı çok özel bir durak. Çünkü gelişen teknolojinin etkilerini hızlı trenle kara treni yan yana görerek kıyaslayabilecekleri bir mekan. Tarihi yarımada ziyaretinizde, Sirkeci Garı ve Marmaray Sirkeci istasyonunu ilk veya son durak olarak çocuklarla gezilecek yerler listenize eklemenizi öneriyorum.
