12 Adımda Çocuklarla Hızlandırılmış “Datça” Kursu


Hep “Datça”‘yı öğrenmek isteyen bir aileyiz bizzz.

Nasıl konuşulur acaba?

Datça zor bir dil mi acaba, oraya gittiğimizde bizde anlayabilir miyizz…

Kuş demek “Dat dit dit dooot” mu yoksa “dit dit dot dat” mı?

Ya çocuklar çok eğlenceli değil mi? Nasıl da şakalaşıyorlar :))

Sonunda ebeveynleri olarak çocukların Datçayı öğrenmelerini teşvik etmek istedik.

İşte bu teşvik planı çerçevesinde bir çocuğun gözüyle Datça’da yaşanılanlar, öğrenilenler ;))

1. Kıvrım kıvrım kıvrılan dantel gibi koyları olan Datça’da çoğu yerde deniz gözlüklerini takıp balık araştırması yapıldı. En çok balık Palamutbükü’nde görüldü. Hatta sürüyü gören Ece sahile çok çabuk ulaştı 😉

2. Badem bolca yenildi ve çam balının tadına varıldı. Annem artık bizi kış boyunca badem yiyin diye rahatsız etmezzz.

3. Ağaçtan direk koparılan incir harikaymış, beğendik…Yeriz ama ağaçtan oluncaa.

4. Badem isimli fok balığı araştırıldı ama Datça tarihinde bir kere görülmüş olan bu balığı üzgünüm sadece limanda bulduk ;)) hatta gece boyunca üstünden hiçç inmedik. (Sadece heykeli var, çocuklar üzerine çıkıp iniyorlar)

5. Annem fourskuer den Çınar dondurmacısını bulmuş. Doğalmış diye bizi limandaki yerine zorla götürdü. (Halbuki çubuk dondurmaları ne güne duruyooo) Ama bu nasıl güzel bir dondurmaymış, inanamadım. Ece bayıldı çünkü çilekli dondurmadan gerçekten çilek parçaları ağzımıza geliyordu. Bir de üstüne çikolata sosu ve ceviz fıstık koyuyorlardı. Ehh bu lezzeti her akşam tadına varmak için o kadar yolu yürümeye razı olduk.

6. Zekeriya sofrası denilen sulu yemek yapılan yere annemler bizi hep götürdü. Neyse ki mantı vardı ve harikaydı 😉 Ece de o sıcakta hep çorba içti yanında da caciiik.

7. Datça merkezdeki Çakıl plajına hep gitseydik, çok Datça öğrenebilirdik, ama annemler bizi başka büklere götürdü. Neden mi sevdik? Plajın arkasında çeşitli çocuk oyun parkları vardı, ve çimenlerde istediğimiz gibi yuvarlandık. Ayrıca bir gölet vardı, suyu gayet ılıktı rahat yüzdük ;)) Plajda güzeldi rahat yüzdüm, ama biraz kalabalıktı.

8. Kidzania da arkeoloji eğitimi almıştık. Knidos harabelerinde annemler kazıya yardım etmemize izin vermeyince bizde günbatımına karşı denize taş fırlatmaca oynadık.

9. Ayrıca hava çook sıcaktı ama üşütmeyen rüzgar vardı. Mayolarımız hemencecik kuruyordu. (Oh değiştirmek zorunda kalmadık sonunda)

10. Eski Datça’da eski Datçayı öğrenmek için çok uğraştık. Sadece kaktüslerin çiçekleri ve bademden yapılmış anahtarlıklar bize sevimli geldi…

11. Dönüş yolunda gördüğümüz birçok miniş miniş adayı unutmayacağız. Bir sonraki seferde bunlara uğramamız lazım, keçiler oraya gitmiş olabilir…

12. Birde çilekli sabun alın, macun gibi uzadığı için harika bir el yıkama aracı. Evde el yıkama eğlenceli hale geldi, tabi annem ne düşünüyor bilemiyorumm.

gibi birçok eğlenceli yaklaşımlarla geçen çocukların Datçası…bambaşka…

Herhalde Datça gezimizin en unutulmaz anları aklımızdan silinmeyecek günbatımları olacak.
Herhalde Datça gezimizin en unutulmaz anları aklımızdan silinmeyecek günbatımları olacak.

Datça, Muğla ilimizin bir başka doğal güzellikte olan yeryüzü cennetidir. Bir dantel gibi kıvrım kıvrım kıvrılan koyların oluşturduğu, özlem duyulan karşı kıyılara uzanan coğrafi bir burundur.

Balları, bademleri, bükleri, doğası,balığı, rüzgarı, insanı ve tarihiyle büyüleyen günbatımlarını konuk eden başka bir lütuftur.

Ama bu kadar güzellikler arasında bir Datçayı öğrenmeye vakit bulamadık gitti tabii.

Şaka bir yana Datça beni 20 yıl önce gittiğimde nasıl büyülediyse, çocuklarımda o kadar sevdiler bu manzarayı.

Evet aile gezileri için rehber tadında notlarım;))

»Burası yüzmek için bir cennet. Her yer tertemiz, insanın suyu alıp da içesi geliyor. Birçok bük (bük aslında koy manasında) var ve buralara giderek harika zaman geçirebilirsiniz.

Bunlardan başlıcaları ve Datça merkezden minibüs veya tekne turuyla gidilebilecek  olanları sıralarsam;

Palamutbükü

Ovabükü

Hayıtbükü

Kargı koyu

Çakıl Plajı

Merkezdeki Kum plaj (Yürüyüş mesafesinde)

Kum plaj ve Çakıl plajı dışında hepsine özel vasıta, minibüs veya tekneyle gidebilirsiniz.

  • Kum plaj: Harika bir kumsal ve kum deniz. Fakat orada yaşayanlar pek girmemizi tavsiye etmediler. Tabi 20 yıl önce girilebilen bu deniz, koy boyunca yer alan restoran ve hotellerin kirliliğini taşıyor. Tavsiyem sabah erken saatlerde girin.
  • Çakıl plajı: Yine yürüyüş mesafesinde olan Datça’daki diğer plaj. Sahili küçük çakıllı, ama denize girdikten birkaç metre sonrası kum. Koy boyunca şezlong ve şemsiyeler var. Bunlar ücretsiz, ancak arkadaki restoran veya kafelerden sipariş vermemiz gerekti.

Plajın yürüyüş yolunda devam ederseniz biraz ileride bir gölet ve şelale göreceksiniz. Göletin olduğu noktada doğal bir şekilde çıkan bu ılık kaynak suyunu belediye bu hale getirmiş. Burada herkes suya girip yüzebiliyor. Göletten taşan sularda şelale oluşturmuş. Tabi akan su denize ulaştığı için aslında limana yakın olan Çakıl plajı her daim temiz kalabiliyor. Ece buraya bayıldı. Havuz gibi olan bu sudan çıkası gelmedi.

Plajın devamında kalan kısımda şezlong veya şemsiye yok. İsterseniz arka tarafa yapılan çimenliklerde oturup hem deniz hem doğanın keyfini çıkartabilirsiniz. Yine burada duşluk, tuvalet ve çay bahçesi var olduğu için çocuklu ailelere tavsiye ederim. Yayılın çimenlere, deniz, kum ve arkadaki oyun parklarının keyfine bakın.

  • Palamutbükü, Ovabükü, Hayıtbükü: Bu üç büke minibüsle ya da tekne turuyla gidilebilir. Özel vasıtayla ulaşmak isteyenler yollar kıvrımlı ve uçurumlar var, dikkatli kullanım gerekiyor.

Palamutbükü muhteşem bir deniz. Gözleriniz kamaşıyor ve tertemiz. Yalnız sahil ve deniz büyük çakıllarla dolu. Burada deniz gözlüklerinizi takın, elinize de biraz ekmek alın sonra balıkların seyrine bakın. Her yerde çay bahçesi tadında restoranlar mevcut. Hepsinin mutlaka tuvalet ve duşluğu var. Çocuklar için rica edince kullanmamıza izin verdiler.

Ovabükü, bu üçlüden en sevdiğimiz yer oldu. Kumdan deniz ve sahil. Şezlong şemsiye ve yine çay bahçesi tadında salaş restoranlar var.

Hayıtbükü,  küçük çakıllı deniz ve plaja sahip. Sabah erken saatlerde gitmenizi tavsiye ederim. Bolca balık görme şansınız var. Biz burayı Bodrumun eski haline benzettik, işallah aynı kadere uğramaz. Bir de Deniz cafede otlu gözleme yemeden dönmeyin, tavsiye ederim.

  • Kargı Koyu: Datça merkezden gidilen başka bir koy. Yalnız buraya özel vasıtayla ulaşabiliyorsunuz. Biraz kum ve biraz küçük çakıllı karışık deniz ve sahile sahip. Yine huzur, ortam ve doğallık, harika!! Anlatılmaz yaşanır denilecek başka bir koy.
    Kargı koyu sessizlik huzur ve doğa demek

Tabi bu koyların hepsindeki en büyük sorun, çocuklar kum olmadığı için kale yapma gibi etkinlikleri gerçekleştiremiyorlar. Bu sebeple yanınıza deniz gözlüğü, yatağı, su topu gibi gibi çocukların enerjilerini attırabilecek diğer oyuncakları almanız.

»Tüm koyları birkaç günde gezmek zor. Datça merkez limandan kalkan turlar 2 ayrı rota ile bu yarımadadaki bükleri gezdiriyorlar.

1. rota: Yukarıda saydığım bazı plajlarla özel vasıtayla gidemeyeceğiniz birkaç koya sizleri götürüp denizin keyfini çıkarmanızı sağlıyor.

2. rota: Birkaç koya uğrayıp, Knidos tarihi kalıntılarının olduğu limana götüren tur. Knidos, yarımadanın en uç noktasında yer alan antik çağlara ait bir yerleşim alanıdır.

Bizim favori plajlarımız; Kargı koyu, Palamutbükü (inanılmaz temiz ama o kadar da taşlık), Ovabükü (kum plaj ve temiz), Hayıtbükü (bize eski Bodrum havaları gibi geldi.)

Hayıtbükü o kadar güzeldiki hiç ayrılmak istemedik, ertesi gün yine buraya geldik ve otlu gözlemeden yemeden dönmedik ;)
Hayıtbükü o kadar güzeldiki hiç ayrılmak istemedik, ertesi gün yine buraya geldik ve otlu gözlemeden yemeden dönmedik 😉

»Eski Datça‘yı mutlaka görün. Bir akşam üzeri bir saatlik gezi. Yemek öncesi ya da deniz sonrası gitmenizi tavsiye ederim… Datça’nın gerçek yerli halkının yaşadığı bir köy burası. Çok güzel temiz taş evler var. Yerli hanımlar el işleri göz nurlarını döktürmüşler. Tabi kızımla benim gözlerimizi kamaştırdı bu harika işlemeler. Etamin işleri, nakışlar, işli ev süsleri, birçok hatıralık hediyelikler mevcut. Fotoğraf makinanızla gitmenizi şiddetle tavsiye ederim.

Eski Datça'da yerel halkın yapmış olduğu geleneksel elişleri bizim dikkatimiz çekti.
Eski Datça’da yerel halkın yapmış olduğu geleneksel elişleri bizim dikkatimiz çekti.

Caminin yakınındaki Orhan’ın çay bahçesinde dinlenebilirsiniz. Burada içecek veya yiyeceklerde var. Sakın bizim yaptığımız gibi camiyi geçip, yol sağa dönünce sol köşede kalan bistro bozması Nil kafeye uğramayın! (İlk defa bir yeri şikayet ediyor olacağım, kusura bakmayın) Sıcaktan bunaldığımız için bir limonata istedik, gelmesi saatler sürdü. Limonata ise daha şekeri erimemiş ve içine yeni buz kütlesi atılmış tadımlık bardaklarda 8 TL’ye kazıklandığınız hissettiren bir oluşumdu. Artık bunu gördükten sonra başka şey sipariş edemeden kalktık.

Tabi buraya gelip Can Yücel sokağına uğramamak olmazdı. Zaten evini göremiyorsunuz, çünkü etrafı tellerle çevrilmiş haklı olarak. Evlerin bahçeleri o kadar açık ki sokağa, vatandaşlarımız bahçenin içine atlayarak rahatsızlık vermişler :((( üzücü.

»Nerde yesek? Plajlara gittiğinizde zaten keyfinize göre birşeyler bulabilirsiniz. Akşam yemeği için Datça’da alternatifler çok, merak etmeyin. Hepside gerçek anlamda bütçeli :)) Biz en çok Zekeriya sofrasını beğendik. Ev yemekleri, çorba gibi şeyler arıyorsanız doğru adres. Yalnız burası sırada beklemek ve masa kapmak gibi zahmeti olan bir yer. Ama yemekler 10 numara ve fiyatlar uygun.  Bunun dışında birde merkezden Çakıl Plajı yönünde yürürseniz, liman çay bahçesi yanında olan Erkanın yerini de tavsiye ederim. Burada en azından yer kapma gibi zahmet yok. Yine sulu yemek var, Zekeriya sofrası kadar olmasa da yemekler iyi. Yok biz balık yemek istiyoruz diyorsanız merkezdeki kum plajı boyunca birçok alternatif restoran var. Yer bulduğunuz ve hoşunuza giden yere oturun, ama mutlaka pazarlık edin 😉

»Limandaki Çınar dondurmacısına mutlaka uğrayın. Roma dondurması kıvamında ve içinden sürpriz meyve parçacıkları çıkabiliyor. Limanın kenarında yer alan çay bahçesi veya parklarda çocuklar oynayabilir. Yine merkezdeki alan geceleri hareketli olabiliyor. Çeşitli ücretsiz konser, sanatsal etkinlikler ve kitap tanıtım günlerinde sevdiğiniz bir yazarı veya sanatçıyı burada yakalama şansınız var.

»Knidos harabeleri. Antik çağların önemli ve hareketli limanı olan Knidos, Datça burnunun en uç noktasında yer alıyor. Öyle ki temiz gökyüzünde Knidos antik tiyatrosunun tepesinden Yunanistan’ı bile görebilme şansınız var. Saat 19’a kadar açık olan müzeye giriş 8 TL. Buraya geliş gidiş ve gezmek için en az 4 saat ayırmanızı tavsiye ederim. Yol kısa görünse bile dar, kıvrımlı, uçurumlu ve hatta bazı noktalarda tek geçişe düştüğü için bir saatten önce varamıyorsunuz. Gün batımını seyretmek harika bir keyif burada. Harabelerin arasında manzara bambaşka oluyor.

Tabi buraya tekne turuyla da gelebilirsiniz. Sanki bu daha kolay bir yöntem gibi geldi bana ama, tercih size kalmış durumda. Yanınızda su, yiyecek gibi gereklilikleri bulundurmanızı tavsiye ederim. Çünkü etrafta bakkal, market veya restoran gibi bir şeyler yok.

»Datça‘dan zeytinyağı, taze badem, sabun ve bal almadan dönmeyin. Ana cadde üzerinde Datça’ya bağlı birçok köyün satış noktaları var. Bu dükkanlardan ayrıca kurutulmuş birçok baharat ve sebzede alabilirsiniz.

Datça çocuklar ve biz yetişkinler için doğası, tarihi, içilesi berraklıktaki denizi, huzuru ve içten samimi Anadolu insanımızla yaptığımız güzel sohbetleriyle dolu farklı bir rota oldu.

Tekrar o altın sarısı gün batımıyla görüşmek dileğiyle…

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.