Balonla Kapadokya

Tuz Gölünden itibaren coğrafya değişmeye başladı. Konya Ovasının tarlaları arasında uzanan selviler artık bembeyazlar. Genel olarak seyahat ettiğim şehirlerin ruhu olduğuna ve hissetikleriminde o bölgede yaşanmışlıkların eseri olduğunu düşünürüm. İşte yapraksız selvi ağaçları bile burada gri renkte…

Sanırım tarihi oluşumuyla başlayarak, insanların bu bölgede yapılan saldırılardan kaçabilmek için yaşadıkları, Allah inancının yasak olduğu dönemlerde insanların dinlerini yaşayabilmek için yine saklanmak zorunda olduklarını düşünürseniz, yaşanan eziyet ve zorluklar bu ovanın havasına sinmiş.

Kapadokya üzerinden balonla geçmek bambaşka bir his

Taaaki balonları Göreme’de görünceye kadar böyle hissettim. Gündoğumunda oğlumla beraber gittiğimiz balon serüveni için sabah 4 civarında uyandık. Otelimizden bizi alan servisimiz, Göreme’de yer alan balon bölgesinde rezervasyon yaptırmış olduğumuz balona bizi bıraktı.

Bu arada önemli bir bilgi! Eğer balona binmek istiyorsanız mutlaka gelmeden birkaç hafta hatta yapabilirseniz ay önce rezervasyonunuzu yaptırın. Biz şanslıydık çünkü Kemerhan Cave Suites sahibi Mehmet bey sayesinde gittiğimizde yer bulabildik.

Kapadokya’da balonla gezerken hayat sanki duruyor

Yalnız şöyle bir durum vardı, yer 2 kişilikti. Çocukla Gezin ekibinin hepsi bu maceraya gidemeyecekti. Kararı sabaha bıraktık. Uyandığımızda maalesef Ece 39.5 derece ateşliydi. Bu hep bizim başımıza gelir…Ya ateş çıkar, ya ishal ya da başka birşey mutlaka bizi bulur. Bu nedenle çocukla nasıl gezeceğiz diye seyahate çıkmamazlık etmeyin. Bakın Ece ve Ege sırayla ateşlendiler. Ama yine de gündüz Kapadokya’daki gezilecek yerlerin hepsini görmeyi de başardılar.

Neyse konuya dönersem. Ece bu halde olunca Egeyle beraber gitmeye karar verildi. O şanslı tabi bendimmm. Orhan’cığım, Ece’yle ilgilenirim dedi.

Ege tırsma halindeydi. Hem de feci…Balonla gökyüzüne yükselmek mi… OOpsss..

Balonla gündoğumuna doğru uçtuk Egeyle…

Sabah erken saatlerde balon alanı çok soğuk olduğuna dair bayağı uyarı almıştık. İçimizde termal içlikler, ayaklarımıza kalın çoraplar, ellerde eldiven ve şapkalarımızı da takmış olarak alanda beklemeye başladık.

Balonumuz ve kaptanımız hazırdı. Örme sepet gibi bir kutunun içine merdivenle biniyorsunuz, tanımadığınız 20 farklı kişiyle. Tabi genel olarak turistler var… Özellikle Japonlar ve Fransızlar çoğunluktaydı. Bizimle aynı bölmeyi paylaşan üç çocuklu anneyse Pakistanlı…

Kapadokya Göremede bineceğiniz balonların sepetleri bu şekilde. Gayet sağlam ve büyük merak etmeyin 😉

Kaptanımız verdi coşkuyu ve yerden havalanmaya başladık. Herkesin soluğu kesilmişti. Hava hala karanlıktı. Coşkuyu verdikçe yükseliyorduk ve güneşin ilk ışıklarını görmeye başlamıştık. Tam karşımızda yer alan dağın arkasında gündoğumu bütün kızıllığıyla Göreme vadisini aydınlatmaya başlamıştı.

Yükseldik…Neredeyse bir Trump Tower kadar. Soğuk değildi, ses yoktu. Yanımda titreyen Ege vardı ve etrafımızı herşeye “Wooooow” diyen Japonların ses baloncukları sarmıştı. Bende tabiki videoya çekimine devam ediyordum.

İlahi bir tablo olan Kapadokya vadisinin üzerinden geçerken her yeri kuşbakışı seyrettik

Böylesi bir manzarayı hayal etmemiştim hiç.

İlahi bir tablo…

Başka söze gerek var mıydı? Başka kanıta gerek var mıydı?

Gün doğumuyla beraber yanıp sönen balonların arasından süzüldük. Peribacalarına uzansak elimizle değecek kadar yakındık. Sanki bir peri eli bizi masal diyarında gezdiriyordu. Gökyüzü aydınlanırken oluşan kırmızı turuncu ve mavinin tonları artık peribacalarını ışıklandırıyordu. Bir yandan kızıl vadiyi rengarenk balonların arasında bir tabloyu seyretmek gibiydi. Ama bu seferki canlısı…

Göremenin üzerine düşen ışıklarla beraber hayatın canlanmaya başladığını gelip geçen arabalardan görebiliyorduk. Kaptanımız son bir coşkuyla biraz daha gökyüzüne uçurdu bizleri bu sahnede. Gökyüzü o kadar açık ve berraktıki, tüm vadiyi ve masal diyarının başlangıcı olan dağları görebiliyorduk.

Arkamızda bulunan Japon turistlerin fotoğraf makinelerinin klik sesleri arasında son bir kez huzuru dinledik. Sonra yavaş yavaş yere doğru süzüldük. Adeta bir kuş gibi konduk aydınlanmış balon vadisine…

Kapadokya’nın doğal taşlarına yapılan oyulmuş evleri balonla gezerek gördük

Bu inanılmaz bir deneyim oldu bizim için. Gündoğumunun mucizesinde nefes almak ve o ilahi müziği dinlemek unutmayacaklarım arasında. Senfoni bile çıkartır insan…

Ama benim için diğer harika gelişmeyse balon yolculuğu sayesinde Egem yükseklik fobisini yendi. Çünkü “tekrar bu deneyimi yaşamak ister misin?” diye sorduğumda “kesinlikle EVET” diyerek cevapladı. Çok mutlu oldum, Artık korkularının üzerine giderek cesur davranması gerektiğini öğrendi…

Balonla yere kuş gibi konuyoruzz

Çocuklu çoluklu gezilir mi Kapadokya derken ilahi tabloya fobitik ve ateşler içerisinde olan yaklaşımımızla bile yakaladık. Önemli olan anne ve babanın duruşu her koşulda… Eğer çocukla yapılmaz der ve yorulmazsanız, onlarda hep öyle duracaklar.
Çocuklarımla seyahat etmeyi bu yüzden seviyorum. Evin dışında farklı ortam şartlarında kaldıklarında pekçok şeyi daha kolay halledip, daha çabuk öğrenebiliyoruz. O yüzden verin coşkuyu kendinize ve bugün yola çıkın. Nereye mi? İstediğiniz yere… Meselaaa blog yazılarımdan bir yeri seçip plana koyulabilirsiniz.

Türkiye’de çocukla gezilecek yerler sayfama bu linkten ulaşabilirsiniz 😉

Balonla vadinin arasından geçerken bir an peribacalarının en uç noktasına dokunacak gibi hissettik

Ayrıca Kapadokya ve çevresinde çocukla gezilecek görülecek yerler ile ilgili yazımı da yakında paylaşacağım 😉 sevgiler…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.