Her yaz tatilinde yaptığımız gibi, bu senede Çanakkale’deydik. Yeni otoyol sayesinde üç buçuk saatte ulaşılan Eceabat, ailecek en sevdiğimiz ve huzur bulduğumuz kaçış noktamız. Bazı günler denize girip, bazı günler tarihi alanları ziyaret ettiğimiz ve her gün yeni bir köşesini keşfettiğimiz kadim topraklar. Her sene yenileri eklenen ve alamayan Çanakkale’de Gezilecek Yerler listesine, Türkiye’nin zengin tarihi mirasının kalbinde olan Troya Müzesini birkaç yıl önce eklemiştik. En sonunda bu yaz, antik dünyanın efsanevi şehrinin kalıntılarını görebileceğimiz müzeye Çocukla Gezin ekibi olarak adımımızı atabildik.
Çanakkale‘nin Tevfikiye köyü yakınlarında yer alan Troya Müzesi, Antik Troya Kenti kazı alanına sadece birkaç kilometre uzaklıkta yer alıyor. Ağaçlı, geniş ve ücretsiz otoparkına rahat rahat park ettikten sonra müzeye doğru ilerledik. Müzekartlarımızı gelmeden önce hazır etmiştik, müzenin girişinde yer alan gişelere “biiipletip” hızlıca giriş yapıyoruz, yeeeyyy! Veee, tataaa, antik dönemlerin efsanelerine, savaşlarına ve kahramanlarına ışık tutan müzenin, tarih ve arkeoloji meraklısı aileler için hazırlanmış büyüleyici dünyasına afili bir giriş yapıyoruzzz.
Troya Müzesini kesinlikle her Türk vatandaşı gezmeli! Neden mi? Yaşadığımız toprakların ruhunu, çektiği sancıları, yeşerttiği yeni dünyaları anlayıp koruyabilmek için görmelisiniz. Müzenim tüm detayını anlatmayacağım, zaten kendi sitesinde detaylar yer alıyor. Ailece bizi etkileyen, mutlu eden, merak ettiren ve eğlendiren bölümlerinden bahsedeceğim yazımda.
Haydi fantastik müzeyi gezmeye başlayalım!

İçindekiler
Troya Müzesi Tarihi ve Önemi
2018 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne giren Troya Antik Kenti ve çevresi, binlerce yıllık tarihe sahip kadim bir bölgedir. Troya Müzesi‘de 2019‘da kapılarını ziyaretçilere açtı ve dünyanın en önemli arkeolojik müzelerinden biri olarak kabul ediliyor. Ağustos 2019‘da Times dergisinde “Dünyada Görülmesi Gereken 100 Yer” listesine girmeyi başarmış. Müzede, Troya’daki kazılardan elde edilen 5.000‘den fazla eser sergileniyor. Bu eserler arasında seramik kaplar, takılar, silahlar ve Troya Savaşı ile ilişkilendirilen pek çok antik eşya yer alıyor.
Yabancı turistlerin gezi ajandasında yer alan Troya Antik Kentine, bizim ilk ziyaretimiz 2016 yılıydı ( sonra ara ara yine gittik gördük). Tarihi alanı gezerken antik kentin ana hatlarını ve ortaya çıkarılan kalenin üzerindeki ok izlerini, binlerce yılın dönemlere ayrılmış katmanlarını görmüştük. Ancak bulunan özel parçaları görme imkanımız olmamıştı. İşte Troya Müzesinin açılmasıyla, eksik parçaları da yerinde inceleme imkanımız oldu.
Müzenin sunduğu zengin koleksiyon, çocuklara ve ailelere antik dünyanın nasıl bir yer olduğunu gözlerinde canlandırma fırsatı vermiş. Bilgisayar oyunları, ekranlar, 4 boyutlu dönem canlandırma kutucukları, efsanelerin anlatıldığı karanlık odalarda seyredilen filmler, çocuklara yönelik duvarlara konulmuş oyun panoları ile destekleyerek, ziyaretçilerin meraklarını çekip keşfetmeye ve sorup araştırmaya yönlendiren, zamanın nasıl geçtiğini anlamadığınız bir sergi alanı kurgusunda olması da beni heyecanlandıran yönü oldu.

Aileler için Eğlenceli ve Eğitici Bir Deneyim
Müzenin etkileyici mimarisi, açıkçası dikkatimi çeken ilk unsurlardan biri oldu. Modern ve şık bir yapıda tasarlanan Troya Müzesi, interaktif sergileri ve bilgi panolarıyla çocuklara hitap eden bir yapıya sahip. Her sergi, Troya‘nın tarihi ve kültürel zenginliğini gözler önüne sererken, çocukların ilgisini çekmek için eğlenceli ve açıklayıcı unsurlar eklenmiş.
Ziyaretçiler müzeyi gezerken yedi başlığa bölünmüş bir hikâyeyi takip ediyorlar;
” Troas Bölgesi Arkeolojisi, Troya’nın Tunç Çağı, İlyada Destanı ve Troya Savaşı, Antik Dönemde Troas ve İlion, Doğu Roma ve Osmanlı Dönemi, Arkeoloji Tarihçesi, Troya’nın İzleri”
Bize yani Çocukla Gezin ekibine sorarsanız, bölümlerden en popüleri Troya Atı efsanesinin anlatıldığı alandır. Homeros’un “İlyada” destanında geçen efsaneyle, yani, Troya Atı’nın nasıl bir savaş hilesi olarak kullanıldığını öğrenmek, çocuklara stratejinin önemini gösteriyor. Müzenin bu bölümüyle, efsaneyi hem görsel hem de yazılı anlatılarla canlandırarak ailelerin hikayeye daha yakından tanık olmasını sağlanmış.

Müzeyi gezerken antik Troya‘nın dokuz farklı yerleşim katmanını ve bunların arkeolojik bulgularını keşfetme fırsatı bulacaksınız. Zaten bizim en merak ettiğimiz noktalardan biriydi bu, çünkü kazı alanında da görmüştük fakat detayları aklımızda soru işaretliydi.
Çocuklar, farklı dönemlere ait eserleri inceleyerek zaman içinde Troya’nın nasıl geliştiğini anlıyorlar. Ayrıca, müzedeki interaktif ekranlar sayesinde antik dünyanın haritaları ve 3D rekonstrüksiyonları da incelenebilir. Bu da çocukların tarihsel olayları daha iyi kavramalarını sağlayabilir.
Ziyaretimizde katlardan birinde antik dönemlerde yaşasaydınız nasıl gözükeceğinizi gösteren ve bunun fotoğrafını çeken bir alanda yer alıyordu. Her birimizin kameralı bilgisayar ekranının karşısına geçip en iyi hallerimizi çekmeye çalışması, müzede eğlenceli bir zaman geçirmemizi sağladı.

Osmanlı döneminden, teee, 1870 lerden başlayarak günümüze kadar farklı dönemlerde kazı çalışmaları yapılarak farklı ülkelerden gelen arkeolog ve bilim adamlarının bilgi ışığında, Troya Antik Kenti hakkında pek çok şey bulunmuş. Bu keşiflerden en önemlisiyse İlyada destanında bahsi geçen Priamos Hazinesi oluyor. Heinrich Schlieman tarafından organize edilen 1870’lerdeki kazı çalışmalarında bulunmuş. Tabi o dönemde bunların büyük çoğunluğu Almanya’ya kaçırılmış ve 2. Dünya Savaşında da Moskova ve St. Petersburg’taki müzelere taşınmış.
(Sanırım bu eserlerin ülkemize geriye verilmesi için talep yapılmış, fakat sonuçları ne zaman görülür bilemiyorum. Ama şunun farkındayım, Priamos Hazinesinin ait olduğu topraklara getirilmesi sayesinde esas değeri anlaşılabilecektir. Yoksa bir müzede öylesine sergilenmesi arkeoloji ve tarih meraklıları için geçicidir, kalıcı olmaz)

Schlieman tarafından yurtdışına kaçırılan bu hazineleri merak ettiyseniz, müzede detaylı bir şekilde görme imkanı sağlanmış. Nasıl mı? En üst katta yer alan bölümde bir duvara yerleştirilen her esere ait fotoğrafları, adeta büyüteçle inceleyebilmenizi sağlayacak bir sunumla sergileniyorlar.
En son olarak katlar arasında en favori yerimse teras bölümü oldu. Müzenin koridorlarından açık havaya çıkıp, bu eşsiz toprakların manzarasını görünce bayağı etkilendik. Zaten alt katlardaki antik dönem aklımızda bambaşka bir dünyayı canlandırmıştı. Birde Troya Savaşı’nın geçtiği toprakları yukardan görünce, kendimi “Gladyatör” filminin o efsane müziği eşliğinde ufku seyreder buldum. Terasın her kenarında, gördüğünüz toprakların aslında antik dönemlerde neresi olduğuyla ilgili bilgilendirici haritalar yerleştirilmişti. İşte bu küçük ayrıntı, Troya Müzesinin ne kadar önemli olduğunu gösteren bir detaydır. O nedenle, üst kata gelince “aman canım ne gerek var çıkmaya, manzara işte epi topu demeyin”, benden söylemesi!

Seyahatinizi Planlarken Dikkat Etmeniz Gerekenler
Troya Antik Kenti, müzeye birkaç kilometre uzaklıkta olduğu için gelmişken önce burayı ziyaret etmenizi öneririm. O yüzden programı sabah erken saatlerinde başlamanız günü değerlendirmek açısından faydalı olabilir. Sonrada müzeye geçerek kazı alanında bahsedilen parçaları inceleyebilirsiniz.
Troya Müzesi’ni ziyaret ederken mevsimine göre rahat kıyafetler giymenizi öneririm.
Müze, ailelerin rahatça gezebilmesi için geniş koridorlara ve kolayca erişilebilir bilgilendirme panolarına sahip. Müzeyi gezmek için 2-3 saat ayırmak yeterli.
Kesinlikle pusetle çok rahat gezilebilecek bir mekan. Merdiven yok, rampayla üst katlara doğru çıkıyorsunuz. Tabi daha kolayı iki adet büyük asansör olması. Sadece giriş katında bulunan genişçe yerleştirilmiş tuvaletleri ve her bölümde bulunan oturma alanlarıyla ailecek rahat rahat ziyaret edebilirsiniz.
Çevrede tavsiye edebileceğim kafe ve restoran olmadığı için çocuklar için yanınızda su, sandviç ve atıştırmalık bulundurmayı ihmal etmeyin. O kadar yol geldikten sonra, “açım” diye tutturmaları çok normal, benden söylemesi, amannn… Müze Kafe‘de giriş katında yer alıyor. Eğer Müzekartınız varsa, alışverişlerinizde indirimli yapabilirsiniz.

Troya Müzesi etkinlik ve aktivitelere değer veren bir yönetim anlayışına sahip. O nedenle gitmeden önce instagram sayfalarına bakmanızı öneririm. Belki ziyaret gününüzde bir seminer, panel, yeni eklenen bir eser yada çocuklara yönelik etkinlik organizasyon olabilir.
Haftanın her günü açık olan müzenin çalışma saatleri
1 Nisan- 30 Eylül arasında 08.30-20.00 arasında ve 1 Ekim- 31 Mart arasında 08.30-17.30 saatleri olarak düzenlenmiş.
Yazın en sıcak günlerinde yüksek tavanlarla sağlanan havadar bir ortamda müzeyi ziyaret etmek keyifliydi. Hatta gezmeye başlamadan, türk kahvelerimizi Müze Kafeden, Müzekart‘ımızı göstererek indirimli aldık. Dışardaki sıcağın yarattığı yorgunluğu, müze kafenin sakin ortamında attıktan sonra gezmek bizim için paha biçilmez oldu;) (Ayrıca kek, paketli ürünler, soğuk sıcak içecekleri burada bulabilirsiniz.)

Türkiye‘nin en değerli kültür miraslarından biri olma yolunda açık ara farkını konuşturan Troya Müzesi, antik dünyanın büyüleyici hikayeleriyle çocukları tanıştırmak için ideal bir başlangıç noktası olma yolunda görünüyor. Çanakkale’de geçireceğiniz bir hafta sonu tatilinin parçası olarak müzeyi gezmek, hem kültürel hem de keyifli bir aile seyahati olacaktır.

