İstanbul’un süsü Topkapı Sarayı, tarihi yarımadayı o muhteşem siluetiyle çizer can verir.
Derler ki Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethedince Osmanlıya uygun sarayın kurulmasını emreder.
Ama şöyle buyurur; “İstanbul’da hangi tepede asılan et çürümezse, sarayımı oraya yapın”
İşte o tepe Topkapı Sarayının olduğu Sarayburnu’dur.
İstanbul'un tepelerinden biri olan Çamlıca Tepesini merak edenler için yazımı okumanızı öneririm.
Çocukluğumda Gülhane parkına özellikle yaz aylarında piknik yapmaya gitmemiz hep bu sebeptendir. Yazın o kavurucu sıcaklarında Sarayburnu’nun o tatlı esintisi size çook iyi gelir.
İstanbul’da okula gidiyorsanız, ilkokuldan itibaren Topkapı Sarayını ziyaret etme imkanı bulursunuz. Ya aileniz ya da okulla mutlaka bir tur düzenlenir. Çünkü her yıl yeni bir sergi ya da bir bölüm restore edilmiş olarak karşımıza çıkar. Geçmiş yıllar boyunca hem kendim hem de çocuklarla birlikte ziyaret etmemize rağmen, Topkapı Sarayı hakkında çocuklu gezginlere yönelik bir yazıyı blogda yayınlamama bir türlü sıra gelemedi. Yazımın ilerleyen bölümlerinde sarayın kısa tarihinden, avlulardan oluşan sarayın teknik işlevlerinden ve tabi ki anne gözüyle çocukla Topkapı Sarayı gezisinde neler gerekir gibi konulara değiniyorum.
Sarayın hangi köşesini yazsam bilemiyorum ama önce biraz Topkapı Sarayı hakkında hafif bir tarihi bilgiyi size iletmek isterim ;
Fatih Sultan Mehmed’in 1453 yılında İstanbul’u fethetmesinden sonra 1460 yıllarında yapımına başlanan ve 1478 yılında tamamlanan Saray; Marmara Denizi, İstanbul Boğazı ve Haliç arasındaki tarihi İstanbul yarımadasının ucundaki Sarayburnu’nda bulunan Doğu Roma akropolü üzerindeki 700.000 metrekarelik bir alan üzerine kurulmuştur. Fatih Sultan Mehmed’den itibaren otuzbirinci padişah Sultan Abdülmecid’e kadar yaklaşık dört yüz yıl süreyle imparatorluğun idare, eğitim ve sanat merkezi olarak kullanılmış, aynı zamanda padişahın evi olmuştur. 19.yüzyılın ortalarında hanedanın Dolmabahçe Sarayı’na taşınması ile terkedilmiş olmasına rağmen önemini her zaman korumuştur.
Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşundan sonra, 3 Nisan 1924 yılında müze haline getirilen ve Cumhuriyet’in ilk müzesi olan Topkapı Sarayı Müzesi, günümüzde yaklaşık 300.000 metrekarelik bir alan kaplamaktadır. Kara tarafından Fatih’in yaptırdığı Sur-i Sultani, deniz tarafından ise Doğu Roma surları ile şehirden ayrılan Topkapı Sarayı, mimari yapıları, koleksiyonları ve yaklaşık 300.000 arşiv belgesi ile dünyanın en büyük saray-müzelerinden biridir.
Burayı gezmeyi neden bu kadar çok sevdiğimi düşündüm geçen gün.
Sanki evimizin bahçesinde çocuklarla bir yürüyüş yapıyormuşuz gibi hissediyorum kendimi.
O kadar çok yaşanmışlıklar var ki…
Her padişahın kendine ait hikayesiyle gelen mimari güzellikler.
Sizde bu eserler arasında çocuklarla kah koşup kah çimenlere uzanabilirsiniz o uzun servi ağaçlarının gölgesinde. Sanki her biri veziri azam, bizleri bekliyor gibi elleri önlerinde kavuşuyor hayalimizde.
Bir avludan diğerine geçerken padişahın devleti yönettiği ya da mehtaplıkta günbatımını seyir ettiği yerlerde çocuklarla saklambaç oynamak da ayrı bir keyifli oluyor.
Sonra inersin caminin yanındaki merdivenlerden o yedi düvelin seyretmeye doyamadığı manzarayı görmeye. Çayınızı yudumlayıp isterseniz ya da güllerin kokusunu takip ettiğinizde padişahların müsabakalara katıldığı o anların sesleri kulağınızda çınlamaya başlar. “4.Murad atını sürdüğü gibi labutu taaam 120 metre ileriye fırlattı sayın seyirciler” derken çocuklar köşklerin arasında koşturmaya başladığında haremde cariyelerin arasında dinlendiğinizi görürsünüz.
Evet Topkapı Sarayı sizi bir masalın içine sürüklüyor. Her adımda başka bir keyif alacağınız, yazın o en sıcak günlerinde bile şadırvanlarında serinleyeceğiniz, Peygamberimize ait mukaddes emanetlerin sergilendiği, Osmanlıya hediye edilen hazineleri seyrederken eşi benzeri dünyada olmayan Kaşıkçı Elmasını görünce ne kadar güçlü bir devlet olduğunu anlayıp uyanıyorsunuz masal diyarından.
Topkapı Sarayı hem büyük bir alan üzerine kurulu hem de içerisinde birçok bölümden oluşuyor. Burayı en güzel danışmadan kiralayacağınız sesli rehberi kullanarak gezmenizi öneririm. Ya da sarayı anlatan bir kitabı alıp çocuklarla birlikte okuyarak sergileri ziyaret edebilirsiniz. Ama öncesinde size sarayın ana hatlarından bahsetmek istiyorum.
Topkapı Sarayını ziyaretinizde birbirine açılan 4 ana avludan geçerek diğer bölümlere ulaşacaksınız;
- Avlu- Alay Meydanı: Halkında rahatlıkla dolaşabildiği meydan. Aya İrini, Babüsselam ve Babıhümayun yer alır
- Avlu- Divan Meydanı: Osmanlı devletinin yönetim merkezi. Kubbealtı- Divanı Hümayün, Adalet Kasrı, Dış Hazine ve Zülüflü Baltacılar Ocağını ziyaret edebilirsiniz.
- Avlu- Enderun Avlusu: Padişahın ailesiyle birlikte yaşadığı aslında padişah için yapılan binaların bulunduğu meydandır. Arz Odası, Enderun Kütüphanesi, Enderun Hazinesi, Hazine Koğuşu, Has Odası ve Kutsal Emanetler Bölümü, Ağalar Camii, Kilerli Koğuşu, Kuşhane ve Harem Kapısı yer alır.
- Avlu- Dördüncü Yer: Lale Bahçesi ve Mermer Sofa denilen havuzlu terastan geçince bambaşka bir dünyaya kapılar açılıyor. Sünnet Odası, Revan Köşkü, Bağdat Köşkü, Mehtaplık, Sofa Köşkü, Sofa Camii, Mecidiye Köşkü, Hekimbaşı Odası, Esvap Odası gibi bölümler yer alıyor. Sarayburnu’na bakan sarayın yönü belirtmiş olduğum köşklerin zamanın ilgili padişahları tarafında saraya eklenmesiyle manzarayı Haliç’e doğru yönlendirmiş olduklarını görmekteyiz.
- Harem: Avlu değil bir başka dünya burası…Harem aslında mahremiyeti olan bölge demek. Yani herkesin girmesine izin verilmeyen bölge. Hiyerarşik düzene göre konumlanmış binalar ile avlular önümüze çıkar. Birçok bölüm yer alıyor, hangisinden bahsetsem bilemiyorum. Ama beni en çok Gözdeler Dairesi ve Mabeyn Taşlığı etkiledi. Muhteşem bir mimari ve labirent gibi koridorlarda yürürken eminim hepimiz şunu düşüneceğiz o dönemlerde buralarda olsaydık nasıl bir yaşam bizleri bekliyor olurdu?
Topkapı Sarayını kelimelere sayfalara dökmek bir hayal. Padişahların ve o döneme ait mimarların hayalleri ise bizim sınırlarımızın ötesinde. Öyleyse ne yapmalıyız ki Topkapı Sarayında çocuklu bebekli rahat rahat gezebilelim;
- Mayıs-Ekim ayları arasındaki sezonda gezin. Çocuklar diğer aylarda üşemesin. Ama en güzel zamanlar sonbahar ve ilkbaharda diyebilirim.
- Çocuklar için şapka ve mutlaka su götürün, çünkü içerde 0,5 l’lik şişeler 5 TL’den satılıyor. Hatta bütün avluları gezebilirim diyorsanız çocuklar için yanınıza atıştırmalıkta almanızı öneririm. Çünkü öyle birkaç saatte bitebilecek bir saray değil.
- Müze diğer müzelerden farklı olarak Salı günleri kapalı.
- Müze içini sesli rehber kiralayarak gezebilirsiniz.
- Müzenin 1. avlusuna girişte kuyruk olabiliyor, hazırlıklı olmanızı öneririm.
- Topkapı Sarayının 2. avludan sonraki bölümlerini ziyaret etmek için burada bilet almanız gerekmektedir. Yalnız bilet içinde uzun bir kuyruk beklemek zorunda kalabilirsiniz. O yüzden gitmeden önce online bilet almanızı, ya da müzekart kullanmanızı öneririm.
- Müzenin 3. avlusundan Hareme çıkılan bölümde emzirme odası varmış. Ben göremedim, ama bulan olursa bizi de bilgilendirebilir mi rica etsem?
- Müzede belirttiğim bölümlerde tadilat olabilir. Mesela en son gittiğimizde kaşıkçı elmasının bulunduğu Hazine bölümü kapalıydı. Bu biraz hayal kırıklığı yarattı. O yüzden müzeyi ziyaretinizden önce arayabilirsiniz.
- Müze bölümlerine girişte bebek arabalarına izin verilmiyor, ama bahçelerde rahat rahat bebeğinizle açık hava gezisi yapabilirsiniz.
- Kutsal Emanetler odası ziyaretinizde şort, mini etek, askılı veya straplez gibi giysilerle girişe izin verilmiyor. Yanınıza büyükçe bir şal alın, Hintliler gibi sarınarak girebilirsiniz.
- Harem bölümüne girişte yaş farketmeksizin bütün ziyaretçilerden 25 TL alınıyor. Müzekart bu bölümde geçerli değil.
- Fotoğraf çekimine flaşsız olmak kaydıyla izin veriliyor.
- Topkapı Sarayını ziyaret için toplu taşıma araçlarıyla gelmenizi öneririm. Çünkü bulunduğu bölge trafiğe kapalı.
- I. Avlu’da Emirgan Sütiş, 2. Avlu’da Müze kafe, 4. Avlu’da Konyalı Lokantası bulunuyor. Emirgan Sütişte kahve keyfi yapmanızı, Sultanahmet Camiinin karşısında yer alan ünlü Sultanahmet Köftecisi Selim Ustadan köfte ve piyaz üstüne de helva yemenizi öneririm.
- Köfteciye giderken çocuklara dünyanın sıfır noktası olarak bilinen yeri ve buradaki dikilitaşı da anlatmayı unutmayın.
Bu topraklarda yüzyıllarca hükümranlık sürmüş ve tüm dünyanın önünde eğildiği Osmanlı İmparatorluğunun seslerinin hala hissedildiği eşi benzeri olmayan Topkapı Sarayını çocuklarla gezin. Gezinki ne kadar şanlı bir geçmişten geldiğimizi ve bu toprakların ne kadar önemli olduğunu, ne kadar çok insanın emeği olduğunu görerek öğrensinler yaşasınlar.