Dan Brown kitaplarının vazgeçilmez karakteri olan simgebilim uzmanı Robert Langdon gözlerini hastanede açar. Son olarak hatırladığı 48 saat önceki Harvard üniversitesindeki anılarıdır. Uyandığında hastane doktorları başından vurulduğunu ve İtalya’da olduğunu anlatırlar. Daha kendisine ne olduğunu anlamaya çalışan profesörümüz, hastanede tekrar bir saldırıya uğrar. Yanındaki doktorlardan biri öldürülür ve diğer doktor Brooks ona yardım etmeye çalışır. Bu sırada eşyalarını almaya başaran Langdon, bunların arasında tehlikeli simgesi olan bir kutunun kendi eşyaları arasında olduğunu fark eder ve anlam veremez. Başka bir ülkede olduğu için kendi konsolosluğunu arayarak yardım istemeyi düşünen profesör Langdon, haberi alan konsolosluğun onu öldürmesi için başka bir adamı peşine taktığını anlar. İşte bu noktadan itibaren takip- kaçış- simge- gizem ve ipuçları ile birbirine bağlı gerilim dolu dakikaları anlatan polisiye roman başlar.
Bertrand Zobrist, deha bir zekaya sahip ünlü bir genetik mühendisidir. Dünya nüfusu üzerine yapmış olduğu çalışmaların ışığında insanlığın birkaç nesil sonra sona ereceğini öngörmektedir. Bunun için gerekli önlemlerin alınmasına inanmıştır. Bu konuda Dünya Sağlık Örgütü’ne birçok sunumlar yapmış fakat onların desteğini alamamıştır. Zobrist, transhümanistler adını verdiği ve ona inanan birçok bilim adamı ile tarikatını yaratır. Artık herşeyi planlamıştır.
Simgebilim profesörü, kendini, ipuçlarını Dante’nin cehenneminde bularak çözmesi gereken korkunç bir senaryonun içinde bulur. Floransa’nın tarih kokan dar sokaklarından Venedik’in muazzam bazilikalarına uzanan ve Zobrist’in hazırladığı plana ait tüm semboller zinciri Langdon’ı insanlık tarihini sonsuza dek değiştirebilecek bir mekâna sürükler. Burası üç imparatorluğun merkezi olmuş, insanlık tarihi kadar eski, dünyanın incisi İstanbul’dur. Ve bu şehirde ya insanlık tarihi baştan sona yeniden yazılacak ya da bunu yazacak hiç kimse kalmayacaktır…
Diz çök kutsal bilgeliğin yaldızlı mouseion’unda
ve kulağını yere daya,
dinle suyun şırıltısını.
Batık Sarayın derinliklerine in,
orada, karanlığın içinde bekler khthonik canavar
kan kırmızısı sularına gömülmüştür lagünün
ki yansıtmaz yaldızlar…
Cehennem kitabı, Dante’nin İlahi Komedyasında yer alan ve hristiyanlığın cehennem anlayışı olan Inferno üzerine bir kurgu olduğunu söyleyebilirim. Dante’nin romanı olmasaydı, Dan Brown’un semboller üzerine kurulu olan kitabının hikayesi benim açımdan ne kadar çekici olurdu bilemiyorum. Tabi ki yine bütün bunların insanlığın sonu ile birleştirilen gerilim dolu bir maceraya dönüştüren Dan Brown’un zeki kıvrımlı hayal dünyasına her zaman hayranım.
Kitapta bahsi geçen şehirler Floransa, Venedik ve İstanbul’a ait tarihi öğeler ve gizemli sırlar, diğer kitaplarında olduğu gibi insanı bunaltmayan bir akıcılıkta tasvir edilmiş. Öyle ki elinize bu kitabı alarak özellikle Floransa ve Venedik’in en önemli tarihi yerlerini gezip görebilirsiniz. Rehbere de ihtiyacınız kalmaz, çünkü bütün eserlerin detaylı öyküleri bile bahsedilmiş. Aslında bir ara kendimi mini bir Floransa ve Venedik turunda hissettim okurken.
Ufukta yeni bir bol tirajlı ve belki de çekimleri İstanbul’da olabilecek bir film kokusu mu alıyorum acaba? Tabi ki “Tom Hanks” olmazsa olmaz derim 😉
İşte size güzel bir seyahat ipucu;
İtalya’da Floransa veya Venedik’i gezmek istiyorsanız, ya da İstanbul’un eski tarihi kalıntıları arasında bir tur yapmak isterseniz Dan Brown’ın Cehennem kitabını alıp hem okuyun hem de gezin. Bence harika bir seyahat deneyimi olurdu, ne dersiniz?
Kitap adı: Cehennem
Kitap Yazarı: Dan Brown
Çevirmen: Petek Demir- İpek Demir
Yayınevi: Altın Kitaplar
Fiyat: 30 TL
Sayfa: 574
Dan Brown, dünyanın birçok ülkesinde çok satılanlar listesine giren; Kayıp Sembol, Melekler ve Şeytanlar, İhanet Noktası ve Dijital Kale gibi kitaplarının yanı sıra tüm zamanların en çok okunan romanlarından olan Da Vinci Şifresi’nin yazarıdır.